
(Cumhuriyet, 14 Eylül 2002)
Ülkemizin ender yetiştirdiği, nesli tükenmiş idealist kültür adamlarından, sanat tarihçisi ve müzikolog Cevad Memduh Altar’ın yüzüncü doğum yıldönümü 14 Eylül. Dolu dolu geçmiş uzun yaşamı boyunca ülkemizin kültür ve sanat hayatına önemli katkılarda bulunmuş, çağdaş ve evrensel nitelikteki müzik ve sanat kurumlarımızın, Atatürk devrimlerinin bir parçası olarak kurulup kökleşmesinde coşku ve özveriyle çalışmış, bu alanda yüzlerce aydın öğrenci yetiştirmiş ve geride değerli eserler bırakmış bu güzel insan, yedi yıl önce Mart ayında bir sabah aramızdan ayrılıp sonsuzluğa göçmüştü.
Bilmeyenlere, unutmuş olanlara ya da onu tanımayan genç kuşaklara, Cevad Memduh Altar’ın uzun sayılabilecek ama yine de vakitsiz sona ermiş hayatının dönüm noktalarını anımsatmakta yarar var: Orta halli aydın bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya gelen Cevad Memduh, Nişantaşı Sultasini’nden sonra Yüksek Ticaret Okulunda öğrenim görürken, Tepebaşı’nda akşamları sık sık önünden geçtiği Petit Champ bahçesinin parmaklıkları arasından kulak verip dinlediği Batı tarzı hafif müziğin, geceleri de komşu evde kemanla çalınırken kulağına gelen Bach’ın hüzünlü Arya’sının etkisiyle, kendini müziğe adamaya karar verir ve ne yapıp edip ailesini razı ederek, Birinci Dünya Savaşı sonrasında ve Kurtuluş Savaşımızın zor günlerinde, ailenin büyük özverisiyle, gencecik bir delikanlı olarak müzik öğrenimi görmeye Viyana’ya gider. Bir yıl kadar yaşlı bir kontesin evinde pansiyoner olarak kaldıktan sonra, disiplinli kontes hanımın gözetimi altında yaşamaktan bıkıp, sonunda arkadaşlarının da etkisiyle kapağı Leipzig’ Konservatuvarı’na atarak orada viyola öğrenimini tamamlar.
Cevad Memduh, yedi yıl sonra Batı müziği ve kültürüyle yoğrulmuş olarak ülkesine döner ve 1927 yılının yeni yeni gelişmekte olan Ankara’sında Musiki Muallim Mektebi’ne Nazariyat (Teori) öğretmeni olarak atanmasıyla, daha sonra Gazi Eğitim Enstitüsü, Kız Teknik Öğretmen Okulu, Ankara Devlet Konservatuvarı ve İstanbul’da Mimar Sinan Üniversitesi gibi öğretim kurumlarında neredeyse ölümüne kadar aynı heyecanla sürecek olan upuzun hocalık mesleğine adım atmış olur. Sanat tarihi, opera tarihi, estetik ve sanat felsefesi dallarındaki hocalığının yanı sıra, 1935 yılından emekli olduğu 1967 yılına kadar Basın Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğünde Şube Müdürlüğü, Devlet Tiyatrosu ve Operası Genel Müdürlüğü, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü ve TRT Genel Müdür Yardımcılığı gibi önemli görevlerde uzun yıllar emek verir.
Cevad Memduh, 1927 yılının heyecan dolu Ankara’sına yeni geldiğinde, Avrupa’da özellikle sanat ve müzik alanında eğitim gördükten sonra yurda dönen gençlerle ilgilenen büyük önder Atatürk’ün kendisini köşke çağırmasıyla, o eşsiz insanla tanışma, ona Almanya’daki müzik kurumlarını ve kendi çalışmalarını anlatma fırsatını bulur. Atatürk’le olan bu ilk karşılaşmasıyla ilgili ilginç bir anısı da vardır: Bir gün boş bir saatinde sinemaya gider, film oynarken birden ışıklar yanar ve içeriye aslında sivil polis olan iki kişi girer, yanına gelip adını sorarlar, sonra da kendisini köşke götürme emrini aldıklarını söylerler ve kollarına girerek alıp götürürler. “Ben nereye gittiğimi biliyordum ama çevredekiler benim böyle apar topar götürülmem karşısında ne düşünmüşlerdir, hep merak etmişimdir” diye gülerek anlatırdı yakınlarına. O gün köşke götürüldüğünde alındığı çalışma odasında Atatürk’ü beklerken, pencerelerden birinin içinde açık olarak duran kalın bir kitap Cevad Memduh’un ilgisini çeker ve yaklaşıp baktığında bunun, kimi satırların altları çizilmiş, kimi yerlerine notlar alınmış olarak, Fransız müzik yazarı Albert Lavignac’ın “Müzik ve Müzisyenler” (1895) adlı yapıtı olduğunu hayretle görür. Bu da büyük Atatürk’ün müzik devrimine ne denli bilinçli atıldığının bir göstergesidir.
Cevad Memduh daha sonra da uzun bir süre Atatürk’ün Marmara Köşkü’nde verdiği Salı çaylarına katılma onuruna sahip olur; Atatürk’ün sanat ve müzik devrimi çerçevesinde ve onun direktifleri doğrultusunda kıvançla çalışır; Carl Ebert, Paul Hindemith, Ernst Praetorius gibi dünya çapında Avrupalı uzmanlarla yakın ilişkiler içinde sürdürdüğü bu çalışmalarıyla konservatuvar, tiyatro ve opera gibi müzik kurumlarının kurulmasına büyük emek verir.
Daha sonra 1940’lı yıllarda Ankara Radyosu’nda yaptığı ünlü “İzahlı Müzik” programıyla klasik müziği pek çok kişiye sevdirerek, bugünkü bilinçli klasik müzik meraklılarının çekirdeğini oluşturan bir müzik dinleyicisi yaratılmasına katkıda bulunur.
Sanat tarihçisi ve müzikolog kimliğinin yanında aynı zamanda önemli bir araştırmacı olan Cevad Memduh Altar, sanat ve müzik dallarında pek çok uluslararası kongreye katılıp bildiriler sunar, konferanslar verir, gazete ve dergilere sayısız yazılar yazar, ulusal ve uluslararası müzik kongrelerinde, seminerlerde, sempozyumlarda görev alır, çağdaş ve evrensel müzik alanında pek çok eser verir; bu eserlerin en kapsamlısı, dört cilt halinde geçen yıl yepyeni bir baskısı yapılan Opera Tarihi’dir.
1967’de devlet hizmetinden emekli olduktan sonra, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın kuruluş aşamasında rahmetli Nejat Eczacıbaşı ile birlikte çalışarak, bu konudaki derin bilgi ve deneyimini bu işe akıtır; aylarca Ankara ile İstanbul arasında mekik dokuyup otel odalarında özveriyle çalışarak, özellikle Vakıf Senedi’nin ileride tutucu çevrelerce yozlaştırılamayacak biçimde çağdaş bir anlayışla hazırlanmasına büyük katkıda bulunur; daha sonra da uzun yıllar Vakfın yönetim kurulunda çalışmayı sürdürür. Geçen aylarda İstanbul Festivali’nin 30. kuruluş yıldönümü kutlamaları sırasında bir değerbilirlik gereği olarak adının bile anılmaması ne acıdır!
Doksan üç yıllık hayatının altmış beş yılını ülkesinin kültür ve sanat hayatında ilerleyip uygar ülkeler düzeyine erişmesi yoluna adamış olan bu kültür adamı, engin bilgisinin yanı sıra hoşgörüsü, filozofluğu, çelebiliği, sevecenliği, insanseverliği, canayakınlığı, nüktedanlığı, terbiyesi, nezaketi ve alçakgönüllülüğüyle de onu tanıyan her kesimden insanın sevgi ve hayranlığını kazanmış, kendine özgü bir kişiydi.
Eserleriyle ölümsüzlüğü yakalamış olan bu eşsiz insanı saygıyla, sevgiyle, özlemle anıyoruz.